skip to Main Content
Iasos Antik Kenti

Merhaba, bugün sizlere Iasos antik kentini tanıtacağız. Muğla/Milas’da bulunan kente, günümüzde şirin
sahil köyü olan Kıyıkışlacık ev sahipliği yapmaktadır. Geçmişi Orta Tunç çağına (M.Ö.3000) kadar dayanan çok eski bir yerleşimdir Iasos. Mora yarımadasından gelen Argoslar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Önceleri bir ada kenti olduğu düşünülen yerleşke zaman içerisinde ana karaya bağlandığı düşünülmektedir ve günümüzde bir yarımadadır.

Iasoslular bir ada halkı olduklarından denize ve balıkçılığa düşkünlükleriyle bilinirlerdi. Strabon’un bununla ilgili anlattığı bir hikayede vardır. Kente gelen ve odeion yada tiyatroda müzik dinletisi veren müzisyeni, çan çaldığında   herkes bırakıp gitmiş ve bir yaşlı adam kalmış kalabalıktan geriye.Sanatına sadece bu yaşlı adamın saygı duyduğunu düşünen müzisyen ; “Sanatıma duyduğunuz saygıdan dolayı teşekkür ederim.” demiş yaşlı adama fakat kulakları iyi duymayan bu yaşlı adam çan mı çaldı? diye sorduğunda ve evet cevabı aldığında hemen oradan ayrılmış. Iasos’da çan çaldığında halk balık avlamaya çıkarmış ve tüm işlerini bırakırlarmış. Balıkçılığa olan bu düşkünlüğün temel sebeplerinden birisi de Strabon’un dediğine göre bereketsiz topraklarmış.

Kent ile ilgili bir diğer hikaye ise Yunusa binen çocuk hikayesidir. Gymnasium’da günlük eğitimlerini tamamlayan gençler temizlenmek için denize girerlermiş. Denize giren ve sürekli bir yunusla açıklara gidip gelen çocuğun hikayesini duyan İskender, bu çocuğu Babil’de Poseidon tapınağına rahip olarak atamış. Ve o günden sonra bu hikayeden etkilenen Iasos kentlileri Yunusa tutunan çocuk tasvirini paralarında bile kullanmışlar.

 

Meclis binası (Bouleterion) M.Ö. 4.yy’da şehir meclisi kurulduğunda inşa edilmiştir ancak şuan görülen düzenleme M.Ö. 1.yy’a tarihlenmektedir. Dikdörtgen bir plana sahip ve 3 çeyrek oturma sırasına ve küçük bir sahnesi vardır. Küçük bir tiyatro gibi kullanılmış ve üzeri kapatılmıştır. Ön sahnesi ise 3 kapıya bölünmüş ve iki sıra nişli sütunla süslenmiştir.

Kent Agorasının yapım tarihi yazıtlardan tahmin edildiğine göre M.Ö. 139 ve M.Ö. 138 yıllarına dayanmaktadır. Agora en erken bronz çağına tarihlenmektedir ve bundan sonrada mezar kompleksi olarak kullanıldığına dair veriler elde edilmiştir. Kanallar ve kanalizasyon sistemleri M.Ö. 5.yy (Helenistik) döneme aittir. Roma döneminde M.Ö. 4.yy’da daha çok gelişen Agora, kent merkezi iyiden iyiye kent merkezi halini almıştır. Agora ortasında çeşitli sunaklar ve kutsal yapılarda bulunmaktaydı fakat depremlerle zarar gören kent agorasına ait taşlar veya sütunlar Bizans döneminde farklı yapılarda devşirme olarak kullanılmıştır. Ayrıca bu dönemde Pers ve Arap saldırılarından dolayı bu devşirme taşlar ile kent savunması güçlendirilmiş ve farklı savunma duvarları inşa edilmiştir.

Agoranın güney kısmında Artemis Astias Kutsal Alanı bulunmaktadır. Bu alandan da günümüze çok fazla bir şey kalmamıştır. Bu alan burada gerçekleşmiş tuhaf bir olaydan dolayı çok saygı görmektedir. Bu tuhaf olay ; Bu kutsal alana ne bir yağmur damlası veya kar tanesi düşmemesiydi. Roma İmparatorluk döneminde de bazı eklenmeler yapılarak varlığını sürdürdüğünü göstermektedir (Commodus dönemi M.S. 180 –  192) . Artemis’in koruması altında olan bu tapınakta şehir arşivlerinin tutulduğu da tahmin edilmektedir.

Bu yapının ise hangi döneme tarihlendiğini ve ne amaçla kullanıldığıyla ilgili herhangi bir bilgi bulamadık ama yinede paylaşmak istedik.

bu fotoğraf birgün.net’den alınmıştır.

Genel olarak kent biraz atıl ve bakımsız durumda kalmış olsa bile gitmeye ve görmeye değer. Bir çok arkeolojik alan günümüz köylüleri tarafından kullanılan tarlalar içerisinde ve gezerken bazen özel alanlara girmek zorunda kalabiliyorsunuz. Kente giriş için herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Sahil kıyısında güzel balık restoranları bulunmakta ve dilerseniz denize de girebilirsiniz. Huzurlu ve sakin bir gün geçirmek isterseniz konaklama için bir butik otelde bulunmakta.

Yolunuz buraya düştüğünde mutlaka gidin ve bu tatlı köydeki şirin kenti keşfedin.

Back To Top