Mersin Silifke karayolu üzerinde Narlıkuyu ilçesi yakınlarında bulunan Cennet-Cehennem obrukları (çökükleri), doğal yollarla oluşmuştur. Bölgedeki kayalar kireç tozundan oluştuğu için yer altına süzülen sular kireçli kayaları eritip denize doğru giden dehlizler oluşturmuştur ve bu dehlizlerin sürekli genişlemesiyle yer kabuğu buna dayanamayıp bu çökükleri (obrukları) meydana getirmiştir.
Burda şöyle mitolojik bir olay da geçer eski çağlardan bu yana yazılıp anlatılagelen. Konuyla birazcık ilgilenenler bilir; Olimpos Tanrıları ile Titanlar savaş halindedir hep. Yine yapılan bir savaşta Titanlar yenilir ve başları olan dev, Olimpos tanrılarının başı Zeus tarafından esir olarak yerin altına hapsedilir. Bir adı da Gaia olan Toprak Ana, neslini yok etmeye kalkan Zeus’tan intikamını almak için derisi kalın kabuklarla kaplı gittiği yeri ağzından çıkan alevlerle yakıp giden Typhon adında bir ejder yaratır ve Zeus’un üstüne salar. Zeus, bu ejderle de dövüşür ve onu yener. Daha sonra onu Sicilya’daki Etna Yanardağı’na götürmek üzere bir süreliğine Cehennem çukuruna, bir süreliğine de Astım Mağarası’na kapatır. Typhon, bu sırada bir fırsatını bulup, yarısı yılan, yarısı kadın olan bir yaratıkla çiftleşir. Bu çiftleşmeden bir sürü canavar ürer. Canavarlardan biri de Serberus köpeği denen yaratıktır. Serberus’un kuyruğu yılan olup, üç tane başı vardır ve sivri dişlerinden korkunç zehirler saçar.
Mağaranın en derin yerinde diriler dünyası ile ölüler dünyasını ayıran yani Hades’i (ölüler dünyası) ayıran Styx nehri vardı ve bu nehirden ileri canlılar geçemezdi. Az önce bahsettiğimiz Serberus’un köpeği de nehrin karşı kıyısında bekçilik yapardı. Nehir akarken çıkardığı gürültüler bunun havlaması olarak bilinirdi.
Cehennem Obruğu
Ağız çember çapları 50 m ve 75 m, derinliği 128 metredir. Cennet Obruğu’na nazaran daha dar ve dik. Bu nedenden dolayı yürüyerek tabanına inmek mümkün değildir. Obruğun tabanından, batıdaki Cennet Obruğu’nun altına yönelen bir yeraltı akarsuyu geçtiği söylenmektedir.
Cennet Obruğu
Cennet çukuru 70 m. derinliğinde olup 452 basamaktan oluşan merdiven ile içine kadar inilebilmektedir. 300. basamağın sonunda ise mağara girişinde yer alan Meryem Ana Kilisesi vardır. Kilisenin içindeki freskler ve kapının üzerindeki kitabe, yapının M.S. 5. yüzyılda Aziz Paulus tarafından yapıldığını göstermektedir. Hristiyanların ilgisinde olan Meryem Ana Kilisesi’nin çatısının bulunmaması ilginç bir özellik olarak kabul ediliyor. Öncesinde kilisenin yerinde daha eski başka bir tapınak olduğu bilgisi söylenmektedir. Kiliseyi geçtikten sonra Korykos mağarasına giriyorsunuz. Mağara içinde bulunan sarkıt, dikit ve sütunlarda görülmeye değerdir.
Bir hatırlatma yapayım Meryem Ana Kilisesine kadar hiçbir sıkıntı olmadan indik yalnız mağarayı görmeden dönmem diyenlerdenseniz basamak taşları, üzerinde yürüye yürüye cam gibi olmuşlar ve mağara tavanından damlayan sular da zemini iyice kayganlaştırıp yürünmez bir hal yapmıştır. Bu yüzden dikkatli olmanızı öneririm.
