Ölümsüz aşkların ve gladyatörlerin kenti Stratonikeia antik kenti, M.Ö.III. yüzyılda kurulmuştur. Kent adının Seleukos kralı I. Antiokhos tarafından, önceden üvey annesi, sonrasında eşi olan Stratonikeia’dan geldiği söylenmektedir. Helenistik dönem boyunca Seleukos, Ptolemaios, Makedonyalılar, Rodos ve Roma arasında el değiştiren Stratonikeia, M.Ö.130’da tamamen Roma’ya bağlanmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi boyunca hep önemini koruyan kent, devamlı bir gelişim ve imar faaliyeti içinde olmuş ve üstlendiği görevler, önemli ticaret yollarının kesişim noktasında bulunması, kenttin gelişmesine yardımcı olmuş. En önemli gelir kaynaklarının tarım ve hayvancılık olsa da bunların dışında, zeytin, bağcılık (üzüm) ve buna bağlı ürünlerinde kentte yetiştirildiği yapılan araştırmalardan bilinmektedir.
Stratonikeia antik kentinin büyüklüğü yaklaşık 3600 m. uzunluğundaki sur duvarlarından kolayca anlaşılabilmektedir. Kent bütünü genel anlamda bilinmemekle birlikte, açığa çıkarılan yapı sayısı oldukça sınırlı olsa da, antik kentin korunan kısımlarında, 2 Farklı Sur Duvarı, 1 Gymnasion, 1 Tiyatro, 2 Roma Hamamı, 2 Agora, 2 Roma Çeşmesi, 2 Anıtsal Şehir Kapısı, 1 Meclis Binası (Bouleuterion), 3 Tapınak, 2 Sütunlu Cadde, 3 Nekropol, 4 Kilise, 3 Köy Meydanı, 1 Beylikler Dönemi Hamamı(Selçuk hamamı), Şaban Ağa Camii, 3 Osmanlı Çeşmesi, Ağa Evleri (Abdullah ve Hadi Eskişar Evi-1876, Mehmet Eskişar Evi-1909, Hasan Şar Evi-1940) ve Osmanlı Dönemi’nden taş döşeli yollar bulunmaktadır.
Antik kentle ilgili mimari yapılar bunlardan ibaret olup, gelin birlikte bunlara yakından bakalım. Kent girişinde sizleri Şaban Ağa Camii ve Selçuk Hamamı karşılar. Beylikler döneminde yaptırılan ve aynı yerinde genişletilen büyütülen camii, yaptıranından dolayı Şaban Ağa Camii olarak bilinir. Asıl bilinen adı Evliya Çelebi’nin de bahsettiği gibi, Tabakhane Cami yada Sulu Cami olarak bilinmektedir. Caminin hemen yanında bulunan Selçuk Hamamı ve Ali Aydın Evi Cami ile bütünlük oluşturacak şekilde yapılmıştır.
Stratonikeia Antik kenti, farklı dönemlere (Antik Dönem, Osmanlı ve Cumhuriyet) tarihlenen pek çok yapının iç içe olması, kenti gezecekler için bulunmaz bir fırsattır. Stratonikeia Bouleuterion’undaki bu iki örnek Türkiye’deki nadir yazıtlardandır. Bunlardan biri Bouleuterion’un kuzey duvarının iç cephesinde M.S.I. y.y’ın başlarına tarihlenen Grekçe yazılmış, Menippos tarafından yapılan takvim yazıtı olup, bu yazıt, 12 ayın isimleri ve ayın kaç gün çektiği ve o zaman ki yıl olan 1505 tarihi bulunmaktadır. Kuzey duvarında yer alan Diocletianus tavan fiayatı olarak bilinen ve M.S. 301 yılında kentte satılan tüm ürünler ve verilen hizmetlerin adları, fiyatları ile ilgili Latince yazıttır. Yapının güney kısmında yer alan Osmanlıca yazıtlar ve süslemeler mevcuttur. Bouleuterion’undaki bu yazıtlar ve süslemeler, kentin bu alanının yerleşimi için önemli merkezlerinden birisi olduğunu göstermekle birlikte bu yazdıklarımızı destekleyen yapı ise, Bouleuterion’un doğusunda yer alan kent Agorası olduğu düşünülen kalıntılardır. Kent Agorası ile ilgili çıkarılan ve kayıtlara geçen pek bir bilgi olmamakla birlikte kent agorası olduğu düşünülen yer koruma altına alındığı için gezilememektedir.
Kentin batısında ise Antik Yunan ve Roma’da gençlerin düşünsel ve bedensel yönden eğitildikleri, öğrenim gördükleri, spor etkinliklerinde bulundukları Gymnasion yapısı yer almaktadır. 105 metre genişliğinde olan yapı, M.Ö.II.y.y.’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Kent kazılarında bulunan 14 gladyatör mezar steli oluşu gladyatörlerin varlığını ve burada eğitildiklerini gösteren en büyük kanıttır. M.S. 360 yılındaki depremle büyük hasar gören Gymnasion, yıllara yenik düşerek zamanla önemini kaybetmiştir.
Kentin diğer önemli 2 yapısı, Tiyatrosu ve Augustus İmparatorlar Tapınağıdır. Kentin güney kısmında doğal bir yamaca inşa edilen Tiyatro, yaklaşık 12.000 bin kişiliktir. Roma döneminde tiyatro yapısında yapılan en büyük değişilik, Helenistik sahne binasının yıkılarak yerine üç katlı bir sahne binasının inşa edilmiş olmasıdır. Tiyatro yapısında en üzücü şey, kentin içinden geçen fay kırığı Tiyatro’nun batı bölümünü tahrip etmiş olması ve burada herhangi bir çalışma yapılamıyor olmasıdır. Tiyatro’nun üst terasının bitimine konumlanan Augustus İmparatorlar Tapınağı, Tiyatro ile birlikte düşünülüp inşa edilmiş. Augustus döneminde düzenlenen kutsal alanın güneyinde yapılan istinat duvarının ise, anıtsal duvar (peribolos) olarakta işlev görmüş olacağı tahmin edilmektedir.
Birçok farklı dönemlere tarihlenen yapısıyla, doğasıyla, içinde bulunan yapılarıyla gezilmeyi hak eden bir ören yeridir. Osmanlı Dönemi taş döşeli yollarda yürürken de bir zaman tünelinde yürüyormuş hissi almanız ise paha biçilmez… Sağlıcakla ve tarihle kalın sevgili dostlar 😉