Antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri olan Didyma Apollon Tapınağı, Aydın’ın Didim ilçesinde yer almaktadır. İyon’ya kent devletlerini oluşturan Efes, Priene gibi önemli kentlerin kehanet merkezliğini yapan Apollon Tapınağı’nın asıl bağlı olduğu Miletos antik kentinin kutsal alanıydı. İnşasına M.Ö.560 yılında başlanmış olmasına rağmen hiçbir zaman bitirilememiştir. Bitirilemeyişinin birçok nedeni vardır elbet ama antik dünya içinde en büyük üçüncü kutsal alan oluşu belki de bitirilemeyişinin ana nedeniydi. Antik dünyanın diğer iki büyük kehanet merkezleri ise, Efes’teki Artemis Tapınağı ile Samos’daki Hera Tapınağıdır. Hierapolis antik kentini sizlere anlatırken Apollon hakkında ufak bir bilgilendirme yapmıştım ama tapınağın Apollon’a adanmış olması ve konumuzun Apollon olması nedeniyle tekrar bu bilgiyi sizlere paylaşmayı zorunluluk haline getirmiştir diye düşünüyorum. Rivayetlere göre, tanrıların tanrısı Zeus ve sevgilisi Leto’nun iki çocuğundan biri olan Apollon, sarışın ve çok yakışıklı biri olmasının yanında Artemis’in ikiz kardeşidir. Mitolojide güneşin, müziğin, ateşin, şiirin ve sanatın tanrısı olan Apollon, aynı zamanda kehanet yapan bilici olarak bilinmektedir. Antik Yunan kültüründe böyle bilinmesinin yanısıra çobanların ve onların sürülerinin koruyucusu olarak görülürmüş. Neden mi? Tanrı Apollon bir gün Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Brankhos’tan çok hoşlanır ve ona kehanetinin sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki Brankhos, defne ormanı ve su kaynağının bulunduğu, bugünkü tapınağın yerine, Apollon adına ilk tapınağı yapar. Tapınak uzun yıllar boyunca Brankhos’un soyundan geldiği bilinen Brankhidler tarafından yönetilmiş. Ta ki M.Ö. 494’teki Miletos şehri ile Apollon Tapınağını yerle bir eden Pers saldırısına dek. İyon kent devletlerinin isyanını bastırmak amacıyla gerçekleştirilen bu saldırı, bölgenin gördüğü en yıkıcı mücadelelerden biri olmuş ve bu saldırıdan sonra, tapınağın en önemli varlıkları Pers’in başkenti Ekbatan’a götürülmüş. Tarihin babası Herodot ise hikâyenin devamını şöyle anlatmakta; “Brankhidler tanrılarına sadakatsizlikle suçludurlar, tanrıya sunulmuş hazineleri hiç duraksamadan Pers kralına teslim etmiş ve ihanetlerini izleyecek olaylardan kurtulmak için de onun peşinden Pers ülkesine kaçmışlardır. Yüz elli yıl sonra İskender buraya gelmiş. Ordusundaki Miletoslulara ne yapması gerektiğini sorduktan sonra, yerleşmeyi yerle bir etmiş. Böylece babalarının işlediği suçun cezasını oğulları ödemişlerdir” diye bahsetmektedir.
Heredot’un da dediği gibi birkaç yüzyıl sonra Büyük İskender’in Miletos’u almasıyla, tapınak yönetimini Miletos kentine veren Büyük İskender, bu davranışından ötürü yöre halkı tarafından Zeus’un oğlu olarak ilan edilmiştir. İskeder’in yardımlarıyla da tapınak bugünkü halini almıştır. Tapınağın bugünkü halinden biraz bahsedecek olursak, 110 metre uzunluğunda 50 metre genişliğindeki ölçüleriyle, dört yanından basamaklarla çıkılan bir platform üzerinde çift sıra oturtulmuş düzeni ve kutsal avlusunun 17,5 metre varan yüksekliğiyle birlikte tam bir tapınma mabedi olan Apollon Tapınağının mimarları ise, Miletoslu Daphnis ile Efes’teki Artemis tapınağının mimarı olan Paionios’tur. Zamanında çift sıra 124 sütunla çevrilmiş olan tapınağın ortasında “Sella Kutsal Alanı” bulunmaktaydı. Bu kutsal alana yalnızca rahip ve kahinler girebilmekteydi. Sella Kutsal Alanı, 53 metre uzunluğuna ve 21 metre genişliğe sahiptir. Kutsal avluya inilen kapıların arasındaki tek parça mermer blok tam 70 ton ağırlığında olduğu söylenmekle birlikte dünyanın en büyük mimari parçası olarak kabul edilmektedir. Günümüze kadar ulaşabilmiş bu kutsal alanda üzülerek belirtmeliyim ki, zaman zaman da olsa konser ve sanat organizasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Geçmişten günümüze kadar gelmiş bu tarihi kalıntıları korumamız gerekirken, daha çok nasıl yıpratırız onu çabası içine giriyor olmamız ise gerçekten üzücü. Bu üzücü olayı bir kenara bırakıcak olursak, karposttallarda sıklıkla gördüğünüz Medusa başının Apollon tapınağıyla nasıl özdeşleştiğinden bahsedelim. Didim’in sembollerinden biri haline gelen ve yüzünün ortasında bir yarık olan Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç kardeşten biri olarak bilinir. Kardeşlerin içinde ölümlü unvanına sahip olan tek kişi Medusa‘dır ve kendisiyle yüz yüze geleni taşa çevirme yetisine sahiptir. Antik dönemde önemli noktalarda, büyük yapılarda ve kutsal alanlarda sık olarak kullanılmasının sebebi de budur. Muhtemelen aynı amaç için tapınağa çok sayıda Medusa kabartması yapılmak istense de yapıyla beraber heykelcikler de yarım kalmıştır. Meşhur olan Medusa figürüne ise tapınak girişinin bahçesinde rastlayabilirsiniz.
Sizlerle bir şey daha paylaşıp yazıyı noktalamak istiyorum. Tapınağın diğer adı olan “Didyma” sözcüğü ise, ikiz kardeş anlamına gelmektedir. Böyle denmesinin bir başka nedeni ise, dünyanın yedi harikasından birisi olan ve Apollon’un ikiz kardeşi olan Artemis’in kendi adıyla yani Artemis tapınağında kutsal yolun son bulmasıdır.
Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici ve bağımsız anıtı olarak nitelendirebileceğimiz Didyma Apollon Tapınağının benzersiz planı, boyutları ve çok iyi bir durumda korunak günümüze kadar gelmesi bizlerde fazlasıyla hayranlık uyandırdı. Birçok yabancı arkeolog sayesinde yapı bugün çevresindeki sütunlar dışında tümüyle ayaktadır ve siz değerli gezginlerin ziyaretini beklemektedir.