skip to Main Content
Laodikeia Antik Kenti

Laodikeia Antik Kenti, Denizli’nin 6 km kuzeyinde yer almaktadır. Lykos ırmağının güneyine kurulmuştur. Seleukosların Kralı II. Antiokhos tarafından, eşi Kraliçe Laodike adına M.Ö.3. yüzyıl ortalarında kurulduğu söylenen kente dair iki söylenceden biri, kralın bir Apollon sözcüsü vasıtasıyla baş tanrı Zeus’un öğüdünü duyarak eşi adına bir kent kurmaya karar verdiği yönündedir. Bir diğer söylence ise; Kral I. Antiokhos’un rüyasında annesi, kız kardeşi ve eşi olarak tanımladığı üç kadın gördüğü ve bu kadınların her birinin kraldan kendileri için Karia’da bir kent kurmasını istediği yönündedir. Bunun üzerine kral I. Antiokhos, karısı ve annesi için Nysa (Sultanhisar) ve Antiokheia (Başaran Köyü-Karacasu) kentlerini, kız kardeşi Laodike için de Laodikiea antik kentini kurmuştur. Ancak antik kaynakların kral I. Antiokhos ve kız kardeşi Laodikie’nin adından hiç söz etmemesi, ilk söylenenleri daha geçerli kılmaktadır.

Laodikeia, 5 kilometrelik bir alana yayılmıştır. İlk girişte sizleri sütunlu cadde karşılıyor. Kentin ana caddesi ile ara caddesi köşesinde Anıtsal Çeşme yer alıyor. Sütunlu caddenin doğu kesiminde küçük tiyatro ile Nypheaum arasında Zeus Tapınağı vardır. Hemen sağ tarafında kilise yer alıyor. Tapınak ve Kiliseler demişken Laodikeia için kiliselerin  ayrı bir önemi vardır. Çünkü Hristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan Laodikeia, M.S. 4.yüzyıldan itibaren Kutsal Hac Merkezi olarak ilan edilmiştir. İncil’de de adı geçen ve Laodikeia Kilisesi adına vahiy gönderilen kent olması buranın değerini bir kat daha arttırmaktadır. Bizans dönemiyle metropol seviyesinde dini bir merkez olarak da varlığını sürdürmüştür.

Kentin ticaret ve tekstil ile ulaştığı zenginlik nedeniyle halkın refah düzeyi yüksektir. Laodikeia, antik dünyada, fabrikasyon tekstil üretiminde önemli bir yere sahip olmuştur.Yapılan kazı çalışmalarında Denizli’nin sembolü olan horoz, nar ve patlıcan kabartmaları ile tekstilin 4 bin yıllık geçmişine ait dokuma tezgâhı ağırlıkları, boya atölyesi, yün boyaları ve kumaş parçaları örneklerinin bulunuşu kentteki refah düzeyinin ne kadar yüksek olduğunun da bir göstergesidir. Kentte Athena dokuma tanrısı olarak adanmıştır.

Laodikeia’nın zengin bir kent olmasını düşündüren bir başka şeyinde nekropol alanındaki kapalı lahit mezarlarının çokluğudur. Antik kentlerde lahit mezarları soyluların (zenginlerin) yaptırdığı bilinmektedir.

Kentin içme suyu ihtiyacını ise 8 kilometre uzaklıktaki Başpınar kaynaklarından su kemerleri ve çift sıra traverten sistemiyle ulaştırılmaktaydı. Yapılan kazı çalışmalarında 1900 yıl önce suyun kullanım koşullarının olduğu bir su kanunu bulunmuştur. Bu su kanunu 14 maddeden oluşmaktadır. Bu maddelerden örnek verecek olursak su kanununa uymayanların 5 bin ile 12 bin dinara kadar para cezalarının uygulandığı ve suyu kirleteni ihbar eden kişiye ise cezanın sekizde birini ödül olarak verildiği yazmaktadır. Keşke günümüzde de bu tarz cezalar olsa diye de insan iç geçirmiyor değil.

Laodikeia antik kentinde biri büyük biri küçük iki tiyatro bulunuyor. Büyük tiyatro yaklaşık 20 bin kişilik. Büyük tiyatronun 300 metre kadar kuzeybatısında yer alan küçük tiyatro ise 15 bin kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Kazı çalışmaları devam etmektedir.

Stadyum ve Gymnasium kentin güney-batısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile gymnasium bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. Stadyumun uzunluğu 350 metre, genişliği 60 metredir. Amfitheatr şeklinde yapılmış olan yapının 24 basamaklı oturma sırası bulunmaktadır. Dünyanın ilk su oyunlarının yapıldığı stadyumun, büyük bölümü tahrip olmuştur.  M.S.2.yüzyılda yapılan Gymnasium, Gargilius Antioius tarafından inşa ettirilerek İmparator Hadrianus ve eşi Sabina’ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur.

Toplam 35 bin metrekare alana yayılan ve 5 adet Agora bulunması Laodikeia’nın ne kadar büyük bir kent olduğunun bir göstergesidir. Agoranın sütunlarının 10 metreyi aşan yapısı, resimlerle süslü duvarların olması ve ahşap çatı sistemiyle sizleri o günlere götürmeye yetiyor.

Efes antik kentinden sonra Anadolunun en büyük (belki de en büyüğü) antik kentlerinden biri Laodikeia. Denizli de görülmesi gereken yerlerin başında gelmekte. Kazı çalışmalarını yürüten kurul buranın 600 yılda ancak ayağa kaldırılabileceğini söylüyor ve ekliyor buna rağmen çıkmış yapılarıyla görülmeyi hakeden ender  antik kentlerden bir tanesi olarakta vurguluyorlar.

Back To Top